Yıllar yıllara eklendi 35’i geçtik, 50’yi geçtik, baktım gidiyor hiç ellemedim arada bir teklesek de vücudumdaki yedek parçalardan kullandık.
Devam. Sözde o ameliyattan sonra gençleşiyormuş insan. Laf. Ameliyat gençleştirir mi? Kuyruklu yalan, şimdi virüsten dolayı çok tekrar edilir oldu ‘kronik’ diye. İşte teklemelerden biri.
Herkes çıkıyor sokağa kandıralı sen dur misali. (Kroniklere)
Tekleyince, motor pat pat diye teklemesi gibi değil hepleniyorsun.
Yani arkası geliyor.
İlaç içersin yan tesiri vardır. İçmezsin tam tesiri vardır.
Doktor bile sorar. Tansiyon var mı? Var. Kolestrol? Var. Gözün kararıyor başın dönüyor mu? Madalya verecekler ya! ondan da var.
Doktor civanım, sen bana en iyisi ilaç yerine tavsiyelerde bulun. “Onu yeme bunu içme, spor yap, ters takla düz takla.” Gibi.
Sigara, içki? Yok. Güzel. Nesi güzel? Biri girmiş diğerlerini çağırıyor. Kapı açıkken siz de gelin.
Buldum ama nedenini. Bunca hastane, kocaman mı kocaman, şehir gibi içerisinde araç ile dolaşıyorsun; bi doktordan diğerine, kan tahlilinden idararına, kapı önünde kuyruklara, alabildiğine, randevular üç ay öncesinden, teşhiş makinalara kaldıysa vay haline. Şehirler açılıyor diğerleri kapanıyor. Ne değişiyor? Herkes hasta dolum dolum.
Önce şu içtiğimiz sular, tahlil yapılsa; hangi fabrikanın zehirli atığı, hangi çöp tesisinin sızdırma suyu, hangi tarlanın kimyasal ilacı, hangi meyvanın sebzenin zehiri olduğu anlaşılacak. Doktor ona göre teşhis koyacak.
Pahalılık, alım gücü diyorlar. Alsan hasta oluyorsun alamasan açsın gıdasızlıktan gidiyorsun.
Ben diyor; hani şu bacası tüten tesis var ya o beni hasta etti bi daha önünden dahi geçme dedi doktor. İlaç falan yazmadı. Bi diğeri bana; bu hafta pazara çıktıysan onun için hasta olmuşsundur. Kuru bakliyat tavsiyesinde bulundu. Bolca kaynat, suyunu süzdür, bi daha kaynat. İlaçlar alınacak gibi değil. Fabrikalara, tarlalara, içtiğin suya, gittiğin yola, girdiğin kola, tesislere, otobüslere, karbon salınımına dikkat et. Bir ay sonra bi daha gel bakalım değişiklik var mı görelim. Haa tahlillerini yaptır da gel.
Nefes al, ver, nefesini tut, derin nefes. Tık tık tık. Onu rahmetli Cafer Bey yapıyordu. Bu kadarcık mı? Elbette; o zaman ay beyaz deniz mavi. Çeşmeye ağzını daya, meyvayı gömleğine sür, ceryanda durma, soğuk su içme, tavuğu yolda, eti bolca ye.
Maşallah turp gibisin.