Son günlerde herkesin en büyük gündemi İsrail-Filistin savaşı. Her yerde acı, kan ve gözyaşı var… Bugün bu yüzden barış içinde yaşamaktan konuşmak istiyorum…

Önce Ukrayna-Rusya savaşı, şimdi de İsrail-Filistin… Sene 2023, savaşlar artık bir cep telefonu kadar uzağımızda. Sosyal medya platformlarından anbean savaşı takip ediyoruz. Böyle savaş durumlarında insan bir kez daha anlıyor “barış” içinde yaşamanın önemini.  Mustafa Kemal Atatürk’te 92 yıl önce barışın önemini “Yurtta sulh cihanda sulh” ifadesini bütün dünyaya ve geleceğe haykırmış.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere bıraktığı bağımsız ve özgür olan 783.562 km2’lik bu ülke, hepimizin ülkesi… Bu dünya ise dini, ırkı, mezhebi, inancı ne olursa olsun hepimizin dünyası. İyiliğimizle, kötülüğümüzle, düşüncelerimizle bir aradayız. Fikirlerimiz uyuşmuyor olabilir, inandığımız değerler farklı olabilir. Elimizden geldiğince birbirimizi dinleyip anlamamız geliyor. Birimiz ağlıyorsa, acısı varsa onunla hissedeceğiz acısını, mutluysa bizde olacağız. Çünkü bizler yaşadığımız sürece hep birbirimizle varız. Bizim başka kimsemiz yok. Toplumsal barışı sağlamak için bu bilince sahip olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Evet, yazdığım şeylerin çok zor olduğunu biliyorum. Ancak barış savaştan daha zor. Dünyada olup bitenleri, Gazze’de yaşanan şeyleri görüyoruz. Kavga etmek kolaydır… Ağza alınmayacak kelimeler kullanmak, yumruk göstermek kolaydır. Karşı tarafla bir uzlaşı içine varmak çok daha zordur. Çünkü herkes kendini haklı görür. Önemli olanın haklı-haksız meselesi olmadığında iş işten geçmiş olur. Bir ülke yıkılıp masum insanlar öldükten sonra ne önemi var ki anlamanın?

Bizler hep birlikte zor olan şeyi yapacağız. Bu topraklarda insanca yaşayıp var olmamız buna bağlıdır. Artık hep birlikte doğrularımızla, yanlışlarımızla omuz omuza verip beraberce yaşamayı öğrenmeliyiz. Çünkü herkesin barış içinde yaşamaya hakkı var.