Aslında belli konularda yazmayıp farklı konular içeren yazılar yazmak bir avantaj. Konu bazen hooop birden aklınıza düşüveriyor. Seviyorum farklılığı, tekdüze olmamayı. Okuyucu için de güzel bence, herkes bir şeyler buluyor, her yazının hitap eden bir kesimi bulunuyor. Siyaset, spor, aktüalite, duygusal her konuyu içeren çok renkli bir köşeye sahibim, adından da anlaşılacağı üzere.
Yazdığım yazıların bazılarında insan ilişkilerinden, memnuniyetsizliklerden, tükenmişliklerden bahsetmiştim. Bir uzman değilim tabii ki, ama çeşitli kesimlerden çok fazla insan tanımak, onlarla konuşmak neticesinde gözlemlerim, fikirlerim, düşüncelerim oluyor dolayısıyla. Naçizane (kalemim demek isterdim ama teknoloji onu da unutturdu) aklımdan, yüreğimden geçenleri klavye tuşlarına aktararak yazıya döküyorum.
'Ben başıma gelen şey değil, olmayı tercih ettiğim şeyim'. Geçenlerde dikkatimi çeken bu sözden yola çıkıyorum bugünkü yazımı yazarken. Kova burcunun özelliklerini taşıyan biri olarak duygusala bağladım bugün anlayacağınız. Yaşayıp giderken günlük hayatımızda birçok olayla karşılaşıyor, halden hale giriyoruz. Çoğu insan işinden, eşinden, dostundan şikayetçi. Tahammülsüzlük had safhada. Değer yargıları yerle bir. Kıymet verdiğin insandan yeterince karşılık göremiyorsun. Bunların hepsi bir kenara, insanların kendine saygısı, sevgisi kalmamış. Hep bir koşuşturma, herkesi bir telaş hali sarmış. O tempoda mücadele ederken, bir bakıyorsunuz siz sizden geçmişsiniz. Geçen yıllar insana her bakımdan tecrübe kazandırırken, düşüncelere de etki ediyor.
İnsan kendinin farkına varıyor. Hayat bana verilmiş tek şansım diyor. Aslında baştan beri düşünülmesi gereken bu. Evet hayatımızda çeşitli sorumluluklarımız var. Hepsini yerine getireceğiz ama bunu kendimize görev olarak yükleyerek değil, paylaşım adına, hayatın bir parçası olması adına. Bunları yaparken kendimizi geri planda bırakıp başkalarına öncelik tanımayacağız. Her şey, herkes olması gerektiği kadar önceliğe sahip olacak. Dozunda, kararınca. Ne körü körüne başkalarına bağımlı olacağız, ne de bağımlılık yaratacağız.
Evet bunları yazmak, kaleme dökmek kolay da uygulamaya gelince nasıl olacak? Tabii ki de kişinin kendisi sayesinde. 'Karşı taraf ne der?' demeden. Kendimizi her şeyi yapan her şeyi kabullenen gibi göstermeden. Görev tanımlamasıyla hareket etmeyip istediğimiz için yapacağız. Birlikte isteyip, birlikte düşünüp, birlikte yapacağız. Nasıl olması gerekiyorsa, bizim tercihimiz neyse öyle yapacağız, yaşayacağız. Hayatta bir birey olarak varsak, hayatımız da tercihlerimizden oluşacak. İçinde bulunduğumuz şartları veya dayatma gibi olanları sessizce kabullenip başa gelen çekilir diyerek değil nasıl olmasını istiyorsanız öyle olacak. Olacak ki hayat da kolay, sorgusuz sualsiz yaşanacak. Hayatı kendi tercih ettiğimiz şekilde planlarsak eminim ki sorunlar hiç olmayacak, mutluluklar paylaşılacak hem ailede hem de çevrede.
'Ben başıma gelen şey değil, olmayı tercih ettiğim şeyim' diyen bir insanın hayata bakışı da, yaşayışı da pozitiftir. Bunu gerçekten söyleyen kendiyle barışık, çevresiyle anlaşan insanların oluşturduğu toplumda mutluluk tablosu yaşanmaması mümkün mü?
O halde tercihlerimizi yaşadığımız, tercih ettiğimiz şey olduğumuz bir güne adım atalım. Atalım ki bize verilen tek hayat şansımızı keşkelerle heba etmeyelim. Yaşadığımız her bir gün için iyi ki diyelim.
Keşkelerimizin olmadığı iyi ki dediğimiz bir hayatı değerli hissedip hissettirerek tüm renkleriyle yaşamamız dileğiyle, sevgiyle kalın.