2016 yılında bisikletimi aldığımda 8-9 yaşlarındaydı. Araba ile seyahat ederken yolda gördüğü bisikletli sürücüleri “Dede bak arkadaşın geçiyor.” Der benimle şakalaşırdı.
Her ne kadar bisiklete binmeyi çocukluğumda öğrenmiş olsamda bu yaşta bisikleti sürerken hep, “Tolstoy’un Bisikleti” aklıma gelir.
7 yaşındaki oğlunu kaybeden Tolstoy’a, motivasyon sağlaması hayata tutunması için Moskova Bisiklet Derneği, kendisine bir bisiklet hediye eder. 70’li yaşlarda uzun sakalı kırışmış yüzüyle sokaklarda düşe kalka bazen çocukların alayları ile bisiklete binmeyi öğrenir. Artık her yere bisikletiyle gitmeye başlar. Nerelerde bisiklet sürdüğünü bilmiyorum ama 1910 yılında 82 yaşındayken Astapovo’da bir tren istasyonunda zatürreden, dünyadaki mal varlığını köylülerine dağıtmış sefil bir vaziyette herhalde bisikleti de yanındayken hayata gözlerini kapar.
‘Tolstoy’un Bisikleti Kavramı’, hayata yeniden başlamak ve hiçbir şey için geç olmadığı anlamına gelir. Harekete geçmek için hiçbir zaman geç değildir, sadece ilk adımı atmak, bir defa pedalı çevirmek yeter. Birçok pedal çevirerek dünyayı dolaşan gıpta ettiğim gezginler var.
Nereden nereye geldik. Ama, bisikletin motivasyon olduğu muhakkak. 2016 ve 2018 yıllarında olduğum ameliyatlar sonrasında hastanede yatarken, içimde tekrar bisiklete binebileceğimin sevinci, isteği, hep vardı.
Çocukken Dede arkadaşların geçiyor diyen torunum Alperen, 16 yaşında taze delikanlı oldu, yeni güzel bir bisiklet aldı babası. Geçen hafta “Bu hafta sonu Foça’ya gidelim” dedim. Heyecanlandı… Neyse, güzergahı çizdik. Trafiğe, hiç girmeden gideceğiz.
Muradiye’den CBÜ kampüsüne doğru gidip oradan Yağcılar Köyü’ne döndük, Gediz’e paralel giden tepelerin yamacındaki yoldan Menemen’in köyü Süleymanlı’nın yakınında regülatörün oradaki piknik alanına geldik.
Yol boyunca, toprağı kaplamış henüz taze genç yemyeşil çimenler otlar, içlerinden uzun sapları ile boy gösteren sarı beyaz papatyalar, yol kenarına dizilmiş gibi duran Yağlı Çanak (Altın Çanak) çiçekleri, kuş sesleri, arıların vızıltıları, Gediz yol boyunca toprak renkli, durgun sakinliğiyle yanımızda akarken, Gediz’in hemen diğer kıyısında Menemen asfaltı ve Uzunburun Ayvacık tepeleri, yeşillenmiş ağaçların arasında giden tren Ayvacık İstasyonuna yaklaşıyordu..
Gediz belirlemiş rotayı, Menemen yolu, bizim gittiğimiz köy yolu Gediz kıvrılıp büküldükçe yollar da bükülmüş. Arada kalmış cetvelle çizilmiş gibi bir demiryoluyla kah Gediz’e yakın kah uzaklaşırken, yeşile dalıp çıkan bir görünümle uzayıp giden treni görünce yeşili hiç bitmeyen Avrupa ülkelerinde zannettik kendimizi Alperen’le. Regülatörün bir aracın geçeceği kadar dar köprüsünde Gediz’in üzerinde ne fotoğraflar çekildik. Aaa burası da güzel, dede manzaraya bak, sen beni ben seni, selfisi, o baharında ben kaçıncısında, doğayla senli benli olduk.
Emiralem’den Menemen’e büyük kavşakta Çanakkale Yolundan karşıya geçerek girdik. Menemen’den çıktığımızda, Gediz’in böylesine geniş ve dümdüz topraklarda delta yaparak Ege Denizine boşaldığı Menemen ovasında bulduk kendimizi. Ekin yeşilinin ufku çizdiği tarlaların arasındaki toprak bazen asfalt kaplı yollarda döne döne, yanyana giderken kaynatıyoruz lafları. Yer yer yağmur birikintileri güneşle gözümüzü alırken bahar serinliğiyle yolumuza devam ediyorduk. Ovada çalışan çok az kişi olsa da onlara selam verip kolay gelsin dememiz bisiklet ile seyahatin en güzel yanı.
Her yerde olduğu gibi buralarda da yerleşim yerlerinin isimleri değişmiş Kesik’e yaklaştığımızda haftasonu trafiğine girdik. İzbaş Serbest Bölgesi’nden Gerenköy’ün kenarından geçerken ekinleri yalayıp karşımızdan gelen rüzgar, yorgunluğumuzu hissettirdi. Bağarası’na geldiğimizde bisiklet gezintilerinde sıkça uğradığım kahvede soluklarınırken demini almış taze çaydan ikişer bardak içtik. Aslında oturmak hoşumuza gitmişti. Biraz zorda olsa yolcu yolunda gerek, kalktık. Yenifoça’ya 10 km kalmıştı. Hafif bir rampa denizden gelen rüzgar ıflahımızı kesti. Yenifoça’ya girişte, tepelerden aşağı pedalsız ve frenle inerken eve yaklaşmamızın keyfine diyecek yoktu. 80 km yaptığımız yolculukla sanki seferden dönüyor gibiydik.