Son günlerde sıklıkla duyduğumuz bir kavrama yakından ve farklı perspektiflerde bir bakalım. Bir film veya dizi sahnesinde olduğunu düşündüğüm bir video kesitinde şu cümle geçiyordu: ‘’Bildiğim cehennemde yaşamak, bilmediğim cennette yaşamaktan daha iyidir.’’. Düşüldüğünde kendi içinde bir derinliği olan bir cümle. Çok mantıklı gelmeyebilir ilk duyduğumuzda. Ancak farklı bir pencereden bakacak olursak bu cümle kendi içinde kişilerin sahip olduğu ‘’konfor alanı’’ kavramının açıklanmasına yardımcı cümlelerden biri olarak kabul edebiliriz.

Günlük yaşamda konfor, ‘’günlük hayatı kolaylaştıran maddi rahatlık’’ olarak kullanılmaktadır. Konfor alanı ise psikoloji biliminde ‘’ kişinin her noktasına aşina hissettiği, çizdiği sınırlar içerisinde rahat, güvenli ve huzurlu olduğunu düşünerek yaşamını sürdürdüğü standartlar bütünüdür.’’ diyebiliriz. Yaşam içerisinde kişinin kendi yaşamıyla ve çevresel etmenlerle şekillenen bu sınırların oluşumu kolay bir şekilde oluşmamaktadır. Kişiyi minimum stres, rahatlık ve daha stabil bir yaşam standartlarına sahip olmasını sağlamaktadır. Ya da öyle hissedilmesine olanak vermektedir. Çoğu zaman kişiler bu sınırları kapsayan ve alanı oluşturan etkenlerin varlığından bile haberi olmamaktadır. Kısa vadede kulağa hoş gelse de aslında kişiyi gelişime ve değişime karşı körelten bir alan olduğunu söylemeliyiz. Zaman geçtikçe sıradanlaşan, yaşam doyumunu azaltan, heyecanı düşüren ve mutsuzluğu sağlayan bir süreç oluşabilmektedir. En temelde insanın, gelişime ve değişime uğradığı sürece daha sağlıklı bir yaşam gerçekleştirebileceğini unutmamalıyız. Tabi ki optimum hazır bulunuşluk kriterlerinin sağlanması ve oluşması koşuluyla.

*Konfor alanından çıkılmalı mı?

-Hep bahsedilen ve sıklıkla karşımıza çıkan ‘’konfor alanınızdan çıkın’’ gibi söylemler motive edici ve sağlıklı amaçlar taşımakla birlikte dikkat edilmesi gereken kısımlar da vardır. Örneğin; ‘’kendi halinizde başarılı bir sporcusunuz. Kendi mahallenizde bilinen, tanınan bir sporcu. Çevrenizce takdir ediliyor ve hep daha profesyonel bir yaşama dahil olmanız isteniyor. Ancak bu size tavsiye edilen değişim ile birlikte farklılaşacak yaşam standartları size biraz ürkütücü ve stresli gelmektedir(Değişimin ve gelişimin hep var olan farklılığı ve bilinmezliği). Kendi mahallenizde olmak ve yaşam sürmek daha güvenli, daha az stresli ve daha çok bilindik gelmektedir. Bu yüzden bu değişimi istemediniz. Ancak zaman geçtikçe size geçen günlerin aynı olduğu ve daha az heyecan verdiğini hissetmeye başladınız. Yaşama dair çoğu hedefinizi gerçekleştirdiğinizi ve artık fazla bir hedefin olmadığı hissine kapıldınız. Spontane bir yaşamın da varlığını fazlasıyla hissediyorsunuz artık. Belki küçük ve yavaş değişimlerin başlama zamanı geldiğini düşünüyorsunuz. Ancak yine bir tereddüt ve karasızlığın varlığı sizi düşündürmektedir. Bu farkındalık ile birlikte yaşamınız devam etmekte.’’ Bu sürece kadar farklı hikayeleri kapsayan ancak temelde aynı düşünce ve duyguları hissettiğimiz zamanlar da olmuştur. Belki de halen olmaktadır.

Devam eden bu hikayelerde göz ardı edile önemli bir noktadan da bahsetmek istiyorum. Her kişi çizilen ya da var olan konfor alanından çıkabilir, değişim ve gelişime açık olup sınırlarını genişletebilir. Heyecanını, motivasyonunu ve yaşam doyumunu tekrar yükseltebilir. Ancak bu değişimin birikimli ve gerekli hazır bulunuşluğu sağlayarak ilerlediğini önemsemeliyiz. Tekrar hikayeye dönerek örnekleştirelim; ‘’ kendi mahallesindeki sporcumuz, direkt olarak çok aşina olmadığı ve farklı bir değişime ayak uyduramayabilir. Yeni değişimindeki olması gereken öğrenmelerini, kazanımlarını ve becerilerini gerektiği şekilde karşılayamayabilir. Bu doğrultuda konfor alanından çıkmak bir süreç olmakla birlikte bu süreçte geçilmesi gereken ve yapılması gereken çalışmalar unutulmamalıdır. Birçoğumuz değişimi yapamayarak veya gerçekleştirilemeyen değişimler sonucu tekrar konfor alanına dönmekteyiz. Bu şekilde kısır bir döngüye girmiş olmaktadır.

Diyoruz ki; yaşamış olduğumuz bir döngüsel durumdan çıkmak bizi daha doyum sağlayıcı bir yaşama ulaştırabilir ancak sistemli bir değişim ve gelişim süreci geçirmeliyiz. Hayatımıza dair küçük ama önemli işaretleri fark etmeliyiz.