Eski Türkiye’nin bakanları bir başkaydı. Vakur, nezaketli, ciddi, özü, sözü bir, inisiyatif sahibi, konularına vakıf, duruşlarıyla, kılık kıyafetleriyle, topluma ve çalışma arkadaşlarına davranışlarıyla, güven veren kişilikleriyle tutarlı bir görünüm verirlerdi.
Onları asla tatil günleri bile kravatsız ve sakallı göremezdiniz. Elbette inançları veya tarzları gereği sakal bırakanlar olurdu ama düzgün kesilmiş, temiz pak olurdu. Öyle İranlı bakanlar veya Ortadoğulular gibi asla Türk örf ve adetlerinde olmayan kirli sakallısını göremezdiniz. Ne yazık ki yeni Türkiye dedikleri bu ne olduğu pek de anlaşılamayan sistemde öyleleri o kadar çok ki; insan ister istemez o oturaklı bakanları özlüyor. Her şeyden önce onlar siyaset adamı olmaktan ziyade devlet adamıydılar. Artık nesli tükenmekte olan bu vakur insanların örnek alınabilecek birini daha, Nahit Menteşe’yi ebedi aleme yolcu ettik.
Nahit Menteşe’nin adını çocukluğumuzda da çok duyardık. Eşi Birsen Hanım Manisa İsmet İnönü Kız Enstitüsünde yatılı öğrenciyken teyzem Kumru İzmiroğlu (Sorguç) ile çok yakın arkadaşmışlar. Bu yakınlıkları ve Ankara’da da yarım asırdan fazladır sürmekte. Nahit bey Süleyman Demirel kabinelerinin değişmez bakanı, eniştem Orhan Sorguç bey de Demirel hükümetlerinin değişmez bürokratıydı ve iyi dosttular. Ben de ODTÜ’de üniversite hayatımı sürdürürken zaman zaman, iftar yemeklerinde ve çeşitli davetlerde sofralarında bulunduğumda konuşulan kalkınma ve memleket meseleleri ile ilgili konuşmalarını ilgiyle izler bir şeyler öğrenmeye çabalardım.
Asıl yakınlaşmamız ise AP Gençlik Kolları III. Büyük kongresinde Genel İdare Kuruluna seçilmem ile başladı. O tarihte merhum Menteşe AP Genel Sekreteri, Manisa Milletvekilimiz merhum Önol Şakar da Genel Muhasipti. Her ikisinin de destekleriyle üzerimize aldığımız bu görevi başarıyla sürdürdük. Genel Başkanımız çevre eski Bakanı Hamdi Üçpınarlar vatani hizmet görevi nedeniyle genel başkanlıktan ayrılınca kurulan müteşebbis heyette görev aldım ve genel başkanlık görevini yürüttüm. O zor günlerde de hep omuz omuza zorlukları göğüslemeye çabaladık. 12 Eylül darbesini de hep beraber yaşadık.
Nahit Menteşe son derece mütevazı bir yapıya sahipti, herkese kapısı açıktı. 12 Eylül Darbe Konseyinin akıl almaz kararıyla Büyük Türkiye Partisi keyfi olarak kapatılmış ve aynı kararla AP, CHP ve kapatılan BTP’den onlarca siyaset ve devlet adamı Çanakkale Zincirbozan’a sürgün edilmişlerdi. O gece Abim ve ben ertesi sabah yola çıkacak olan sürgünlere ziyarette bulunduk. Merhum Menteşe’nin evi hayli kalabalıktı, biz gelince bazıları kalktılar evde sadece aile ve yakınlarıyla DYP kurucularından merhum Fatih Özgür ve biz kaldık. Nahit Bey, arkadaşlar yabancı değil, getirin yüzükleri diyerek birkaç hafta sonra nişanları planlanmış genç çiftin yüzüklerini taktı. Çiftin kimler olduğunu hatırlamıyorum, kendi çocukları mıydı, yoksa merhum Orhan Menteşe’nin evlatları mıydı? Bilemiyorum. Gözyaşları arasında yüzükler takıldı, duygulu anlar yaşandı.
Bir başka anımız da merhum Önol Şakar’ın oğlu Serhat’ın sünneti için TBMM lojmanlarında okutulan mevlit merasiminden sonraydı. Mevlit bitti konuklar dağılmaya başladılar. Biz erken geldiğimiz için aracımız da en arkada kalmıştı. Önümüzde sarı renkli bir Mercedes duruyordu, o sırada Nahit abi ve Birsen abla da çıkıyorlardı. Arabanın kendilerine ait olup olmadığını sordum. Yanda duran kaplumbağa Volkswagen’i işaret etti ve gülerek cevap verdi: “Biz darbe öncesinin vekiliyiz, biz kim Mercedes kim? Olsa olsa yeni vekillerin aracıdır biz şu gördüğün tosbağaya biniyoruz onu da ben değil Birsen ablan kullanıyor”. Gülüşerek ayrıldık.
Sonraki günlerde Nahit Bey yeniden Aydın Milletvekili seçildi, bakanlık, başbakan yardımcılıklarında bulundu. İçişleri Bakanlığı döneminde terör sorunu neredeyse sıfıra inmişti. Bugün teröristlere af talep eden, kutsal TBMM çatısına davet eden sözde milliyetçileri gördükçe, ülkenin bu hallere gelmesine çok üzülüyor.
Yazımın başında eski Türkiye’nin bakanlarının vakar ve asaletinden söz etmiştim. Cenaze töreninde eski Türkiye’nin bakanları da vardı arkadaşlarına son vazifelerini yapmak üzere gelmişlerdi. Usulca geldiler, musalla önünde saf tutular. Yeni Türkiye’nin eski bakanları ise korumalarını safa dikip sanki namazda protokol olurmuş gibi gelip en önde yerlerini aldılar. Ne diyelim? Böyle başa böyle tıraş, ülkenin halini anlamaya bu bile yeter.
Sevgili Nahit abimize Allahtan rahmet diliyorum. Bu ülkeye, millete, insanlığa yaptığı hizmetler elbette ki Cenabı-Hak tarafından da takdir edilecektir. Mütevazı kimliği, demokrasi ve devlet anlayışıyla yeni nesil siyasetçilere örnek olsun.
Kalın Sağlıcakla…