4’lü takrir 7 Haziran 1945 tarihinde Atatürk’ün son Başvekili Celal Bayar ve CHP Milletvekilleri, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü’nün CHP gurubuna sundukları, Türkiye’de rejimin demokratikleşmesi taleplerini içeren ve müzakere edilerek karara bağlanmasını istedikleri önergenin adıdır. Cumhurbaşkanı ve CHP genel başkanı İnönü tarihi bir söz sarf etmiştir. “Parti içinde muhalefet istemem, çok istiyorlarsa başka bir parti kursunlar” demek suretiyle çok partili siyasi hayatın önünü açmıştır. Kimine göre öyledir ama kimine göre de despotluk yapmış, parti içi demokrasinin işlemeyeceğini aşikar hale getirmiştir. Ardından ihraçlar gelmiş ve 7 Ocak 1946’da CHP’den yeni bir parti, Demokrat Parti doğmuştur.
DP’lilerin Cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda CHP’den hiçbir farkı yoktu. Onların asıl talepleri, demokratikleşme, temel hak ve hürriyetlerin eksiksiz uygulanması, köylü ve çiftçinin korunması, mütedeyyin kesimler üzerindeki baskıların kaldırılması, tek parti rejiminin seçkinlerinin kayırılmasına son verilmesi, daha liberal ve rekabetçi ekonomi politikaların uygulanması, kalkınma, tarıma ve sanayileşmeye daha fazla önem verilmesi ve hepsinden önemlisi milli iradeye değer verilmesi yönündeydi.
Tarih bilimcileri tarihin ancak 75 yıl sonra gerçeklere uygun olarak şekillenebileceğini söylerler. Dörtlü takririn sunuluşu üzerinden tamı tamına 75 yıl geçti. Artık onun içinde tarihi gerçekler su yüzüne çıkacaktır. Bizler biliyoruz ama bu gerçekleri herkesin özellikle de yeni nesillerin bilmesinde yarar vardır. Yıllarca 4’lü takririn Mecliste görüşülen toprak kanununa karşı toprak ağalarını desteklemek için verildiği ve Amerikan destekli olduğu iddia edildi. Yetmedi, Marshall planının kabulü, köy enstitülerinin kapatılması hususları da DP’ye yüklendi, yazıldı çizildi. Kimse de zahmet edip 4’lü takririn metnini okuma, ya da diğerlerini araştırma zahmetine katlanmadı. Neyse ki yeni nesil, doktora öğrencileri, yardımcı doçentler bu konuları araştırıyor tezlerini yazıyorlar gerçekler de birer birer ortaya çıkıyor, gerçek tarih yazılıyor.
Demokrat Parti CHP’den doğdu ve kısa zamanda tek başına ve mutlak çoğunlukla iktidara geldi. Böyle bir doğuma ancak kutlu doğum denir. Kutlu doğum denince aklınıza sakın FETÖ projesi, Hz. İsa’nın doğum günü olan Noel’e özenerek ve öykünerek icat edilen, asla İslami ve Kur’ani olmayan kutlu doğum haftası gelmesin. Bu sadece bir yakıştırma.
4’lü takrir, DP’nin CHP’den doğması falan bunlara ne lüzum vardı şimdi? Diyenleriniz olabilir. Doğrusu benim de aklımda böyle bir konu yoktu. Ancak geçtiğimiz hafta Sayın İlhan Kesici’nin TV’lerde adeta dörtlü takririn imzacıları gibi CHP politikalarını topa tutan çıkışlarla gündeme bomba gibi düşmesi bazı dostlarımızın aklına bunları getirmiş. Geçtiğimiz günlerde Manisa Son Haber internet sitesinde yazdığım “Kesici’yi Dinlerken” başlıklı yazımda ayrıntılı olarak bu konuşmaları analiz ettim. Yurdun dört bir yanından demokrat dostlarımız gerek sosyal medya yorumlarıyla gerekse bizzat arayarak memnuniyetlerini dile getirdiler.
Manisa siyasetinin duayenlerinden, bizim de ustalarımız arasında sayılan sevgili Ümit Canuyar abimiz, Sayın Kesici’nin bu bomba çıkışını, tıpkı 1946 da CHP’den doğan DP gibi yeni doğum diye niteleyerek temennilerini dile getirdi. Bunu bizzat Sayın Kesici’ye söylemiş hem de bana tekrarladı. İşte o zaman benim de bugünkü yazımın ilham kaynağı kendiliğinden oluştu. Evet bu bir doğum olacak ama sancısız bir doğum olacak. Zira iktidarda olan CHP değil, AKP. İlhan Kesicinin CHP’den ayrılarak merkez sağın başına geçecek bir birlikteliği sağlaması CHP’nin mevcut konumunu değiştirmeyecek, ama AKP’nin erime sürecini tetikleyecektir.
Bu yakıştırmadan sonra birileri çıkıp da CHP iktidardı, ondan DP doğdu. Şimdi AKP iktidar ondan da iki ayrı parti doğdu diyebilirler. Hemen söyleyeyim, aynı şey değildir. CHP’nin öncesi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyetleridir, yani Kuvayı milliyedir. O da Milli mücadeleye etnik ve mezhepsel farklılık gözetmeden destek veren bütün unsurları içine alır. Askeri, sivili, eşrafı, halkı, köylüsü şehirlisi, batıcısı, gelenekçisi, demokratı, ahrarı, muhafazakarı, sarıklısı, cüppelisi bütün vatanperverleri içinde barındırır. Onun içinde İngiliz Muhipleri, İslam teali ve Kürt Teali cemiyetleri gibi zararlı cemiyetlerin mensupları, İşbirlikçi İstanbul iktidarının, damat Feritlerin uzantıları yoktur. Orada Milli Mücadeleyi cihat kabul eden fetvayı ilan eden ve onaylayan, Ankara Müftüsü Börekçizade Rifat ve Anadolu’dan 153 müftü ve Ankara’nın uleması vardır. Dürrizade gibi ilmini işgalcilerin emrine veren hainler yoktur. Yani 1946’da doğan çocuğun da doğacak olan çocuğun da nesebi sahihtir.
Demem odur ki; adına ister 2020 Model 4’lü takrir deyin, ister kutlu doğum deyin sonbaharda merkez sağda birlik, bütünlük sağlanmış ve gürbüz bir çocuk doğmuş olacaktır. Bizim de, susmak bilmeyen telefonlarımızı arayan Anadolu’nun her yöresinden samimi demokratların da büyük abilerimizin de temennisi budur.
2020 model dörtlü takrir koyacaksak adını, benim gönlümden geçen Sayın Kesici’nin yanında, DYP il Başkanımız Ankara milletvekili Bülent Kuşoğlu ve merhum Hatay Milletvekilimiz Nurettin Tokdemir’in emaneti İsmet Tokdemir’i de görmektir. Dördüncü de RP-DYP hükümetinin Maliye Bakanı Sayın Şener neden olmasın.
Bizi izlemeye devam edin. Düşün peşimize denilecek günler yakındır. Kalın sağlıcakla…