Artık güzel şeyler yazmak istiyorum. Bu sadece bu yazının başlığı değil, samimi bir istek, güzel şeyleri görme, yazma arzusu. Hep eleştiri, hep kusur bulma, hep muhalefet, doğrusu kendimden kuşku duymaya başladım. Acaba yaş aldıkça huy mu değiştiriyoruz, iyi şeyleri, güzel şeyleri göremiyor, daha bir pesimist mi oluyoruz? Aslında hiç de kötümser, karamsar değilimdir, aksine hep bardağın dolu tarafını görme eğilimindeyimdir. Siyasette de hep umutlu olmuş, insanlara hep olumlulukları aktarmaya çaba göstermişimdir. Zihnimde böyle bir ikilem yaşayınca ben de profesör bir dostuma danışmaya karar verdim.
Çok hoş sohbet bir arkadaşımdı ve Ankara’nın da tanınmış cerrahlarındandı. Başarılı operasyonları dışında fıkraları ve esprileri ile cemiyetin aranan isimlerindendi. Uzun zamandır görüşememiştik, pandemi de araya girince arayı bir hayli açtık. Halbuki ben onun sohbetinden, o da benim siyasi analizlerimden hoşnut kalır, zaman zaman bir araya gelirdik. Görüşmeyeli üniversiteden ayrılmış, popüler bir plazada yeni muayenehanesini açmıştı. Hal, hatır, gündelik konulardan sonra lafı konuya getirdim. Bastı kahkahayı ardından fıkralarından birini anlattı, hiç de öyle ikileme düşülecek bir durum söz konusu değilmiş. İçim rahat etsin diye yan komşusu bu işin uzmanı bir başka profesörü davet etti. Sohbeti bayağı derinleştirdik, otomobillerden, teknolojiye, geleneksel Anadolu mutfağına, künefeden, höşmerime her telden çaldık. Pandemiyi sonlandırdık, Trafik sorununu çözdük, ekonomiyi düzelttik ve daha aklınıza ne geliyorsa, memlekette sorun kalmadı.
Meğerse herhangi bir konuya, yandaş kanallarla, muhalif kanalları izleyenler, siyaset ve siyasi görüşlerden tamamen bağımsız olarak, 180 derece farklı açılardan bakıyormuş. Hele hele damat beyi izleyenlerin gerçekten ekonominin uçtuğunu zannetmelerinin de ciddi bir rahatsızlık olduğunu da öğrenmiş oldum. Hoca, esnafın ve dar gelirlilerin yavaş, yavaş gözlerinin açılmaya başlamasını da bir ayı aşkın bir süredir şahsın ortada görünmemesine bağlıyor. O zaman, görevden affının kabulünün iktidar açısından stratejik bir hata olup olmadığını sorduğumda ise; aksine bu sayede sosyal bir patlamanın önünün kesildiğini ya da ötelendiğini de öğrenmiş oldum.
Ben çocukluğumdan beri hep farklı görüşteki gazeteleri okurum. Hafta sonları evci çıktığımda, Pazar sabahları kahvaltı hazırlanana dek babam, abim ve ben gazete mütalaası yapmayı çok severdik. Tercüman ve Son havadis dışında, muhalif gazeteler Cumhuriyet ve Milliyet de girerdi eve. Tabi bir de bölgenin gazeteleri Yeni Asır veya Ege Ekspresten mutlaka biri de olurdu yanında. Okulda ise sol görüşlü arkadaşların gizlice getirdikleri Yeni Ortam gazetesini elime geçerse okurdum. Hangi kanalı izlersem izleyeyim etkilenmem, kendi doğrumu bulurum. Kaldı ki; haberleri kaynağından izlemeyi tercih ederim, uluslararası haberlerin en doğrusunu da BBC, CNN int., ya da internetten dünya basınından izlerim.
Hocalarla sohbetin ardından, kulağımı gözümü kötümser haberlere tıkadım, iyiyi, güzeli aramaya koyuldum. Meğer ne kadar zor bir işmiş, Allah yandaş basının yardımcısı olsun. Ne yapsınlar onlar da bulamayınca bazen kendileri de üretiyorlar. Neyse az da olsa bazı iyi şeyleri yakaladım.
Nihayet muhalif medya, Demokrat Parti üzerindeki ambargoyu kaldırdı. Anlaşılan o ki ne CHP’nin ne de MHP taklidi İYİ Partinin, AKP’den oy devşiremeyeceğini onlar da anlamışlar. Yeni kurulan partilerin de asıllarıyla rekabet edemeyecek kadar taklit olduğunu da görmüşler ama gene de onlara daha fazla yer veriyorlar. Tabi bunda DP’nin eylemsizlikten vaz geçmesinin payı da var. Kim ne derse desin, merkez sağ ayağa kalkmazsa, bu kadar dibe vurmuş ekonomi, her türlü olumsuzluğa ve beceriksizliğe rağmen bu iktidarı düşürmek bu muhalefetin tek başına harcı değildir. Ancak merkez sağın da ben, bencilikten kurtulup tek çatı altında toplanması şarttır.
Bir güzel hareket de Ahmet Hakan’dan geldi. Artık nereden ilham aldıysa ya da ne düşündüyse DP’den ve genel başkanından özür diledi. Tabi ki memnun olduk ancak DP biraz da Ahmet Hakan veya başkalarının DP hakkında farklı bir kanaate sahip olmalarına fırsat vermemelidir. Neden mi söz ediyorum? Çok değil bir yıldan biraz fazla bir süre önce Demokrat Partinin temel fikriyatıyla taban tabana zıt bir dokumanı manifesto diye önümüze koydular. Kim hazırladı? Sayın Davutoğlu Başbakanken baş trolcülüğünü yapan, marjinal düşüncelere sahip, kendini pazarlamasını çok iyi bilen sözde bir danışman. Uyardık, yazdık, genel başkana kadar söyledik, olmaz dedik. Sadece ben mi? Isparta Milletvekilimiz Sayın Ertekin Durutürk kürsüden uyardı. En yakın dostlarımızla karşı karşıya geldik. Zaman bizi haklı çıkardı, şahsı gönderdiler DP de özüne dönmeye başladı. Bugün de gene farklı yönde eleştiriyorum diye kötü oldum. Neyse ki Sayın Enginyurt bugüne kadarki beyanlarında DP geçmişine, ana görüşüne ve fikriyatına aykırı bir söz sarf etmedi. İnşallah bundan sonra da sarf etmez.
Asıl güzel haber ise bu sabah klavye başına geçtiğimde geldi. Bir baktım, dışarıda lapa, lapa kar yağıyor. Öğleye doğru şiddetini daha da artırdı. Şimdi durdu ama meteoroloji devam edeceğini söylüyor. İç Ege’de de kar yağışı başlamış. Birçok yerde de yağmurlar başlamış. Aman sel olmasın da bundan güzel haber olmaz. Barajlar dolsun, kuraklık sona ersin inşallah.
Haftaya başka güzel haberlerle buluşma dileğiyle. Kalın sağlıcakla…