Türkiye’yi sıcak hava dalgası esir aldı. Yüksek sıcaklıklar Manisa’da da rekor seviyeye ulaştı. Dereceler yeri geldi plakamızı gösterdi. O kadar lanet bir sıcak!

Manisa’daki bu kavurucu sıcaklar hiç çekilmiyor… Sıcaklar bizleri bunalttı. Yaşlılarımız, kronik hastalarımıza bu sıcakta dışarı çıkmayın derken söz dinlemeyip acillik oldular. Sıcak havadan her sene yakınıyorduk da, bu sene sanki daha da kavrulduk!

Bu sıcaklar nefes aldırmaz oldu. Parası olan tatile gitti. Bazı zamanlar şehrimiz ıssız bir kente döndü. Burada kalanlar ise serinlemek için çeşitli önlemler alıyorlar. Başını sokak çeşmesinin serin sularına bırakan abiler, elinde yelpaze ile gezen teyzeler, su şişesini üstüne boca edenler… Sokaktaki hayvanlar bile serin bir yer bulmaya çalışıyor. Onlara da bir kap su ve yemek vermeyi unutmayalım.

Eyyam-ı Bahur ve Afrika bitti diye sevinmeye vakit bulamamışken bir de Libya üzerinden gelen sıcaklar kavuruyor dört bir yanımızı. Ama biz hak ettik.  Türkiye bu denli kavrulurken ve ciğerlerimiz olan ormanlarımız yanarken dünyanın birçok bölgesinde seller, orman yangınları ve daha bir sürü sayamadığım doğal afet yaşanıyor. Bilim insanları bunların iklim değişikliği yüzünden meydana geldiğini söylüyor. Buna sebep olan şey bizim ihmalkar oluşumuz… Peki ne yapmamız gerek? İhmalkarlıklarımıza devam edersek kapımıza dayanan su krizini hatırlayalım.

Kendi ellerimizle dünyamızı mahvettik. Yine kendi ellerimizle dünyayı iyileştirmemiz şart. Maalesef ki doğaya verdiğimiz zararı, doğa bizden çok acı bir şekilde çıkarıyor.

Yaşanabilir bir dünya için, doğayı koruyalım!