Bütçe kanunları devletin bir yıllık gelir ve harcamalarını plan, program ve kural altına alan, mali disiplini sağlayan en önemli araçtır.
Önceden bütün Bakanlıklar, kurumlar, genel bütçeye dahil İktisadi Devlet Teşekkülleri ve KİT’ler kendi bütçelerini hazırlarlar, bağlı ve ilgili bulundukları bakanlıklar vasıtasıyla Başbakanlığa sunarlar oradan da Maliye Bakanlığına gelir, DPT ve Hazinenin de katkılarıyla, titiz bir inceleme ve çalışma sonucunda, eklemeler, çıkarmalar yapılarak konsolide edilir ve Hükümet tasarısı olarak meclise sunulurdu. Tüm bu çalışmalar, il müdürlükleri, bölge müdürlüklerinden başlayıp en tepeye kadar binlerce memur ve bürokratın katkısıyla yapılırdı. Tasarı Önce Meclis Bütçe ve Plan Komisyonunda sonra da meclis genel kurulunda hararetli müzakereler sonucunda oylanır, kabul edilirse 1 Ocak itibariyle yürürlüğe girerdi. Reddedilirse de Hükümet istifa ederdi.
Bütçe müzakereleri sadece bütçenin konuşulduğu değil, hükümetlerin bir yıllık icraatlarının da masaya yatırıldığı, kıyasıya eleştirilerin yapıldığı hararetli söz düellolarının yaşandığı siyaset arenası olurdu adeta. İktidarda olsun, muhalefette olsun bütçe müzakerelerinin baş aktörü merhum Demirel olurdu. Rakamları konuşturur, güzel anekdotlar ve esprilerle süslerdi konuşmasını. Kimse ona laf atmaya cesaret edemezdi, edenler de hemen cevabını alır sus, pus olurdu. Bir keresinde Bulgaristan’dan alınan elektriğe komünist ve pahalı diyen CHP’li vekile elektriğin komünisti olmaz ve olmayan elektrik en pahalı elektriktir diyerek söylediğine pişman edivermişti. Merhum Erbakan da bütçe görüşmelerinin yıldızlarındandı. Kadayıfın altını kızartır, parmağını sallayarak “sizi gidi batı kulüpçüler, siziii!” diyerek meclisi kahkahaya boğardı. Ara sıra sataşmalar, atışmalar olsa bile kimsenin ağzından bugünkü kadar incitici sözler çıkmazdı. 80 sonrasında Rahmetli Özal da bu arenada yerini alanlardandı. Liderlerin dışında guruplar adına yapılan konuşmalarda da konuya ve kürsüye hakim, ağzı iyi laf yapan, hem nalına hem mıhına konuşan, dinletmesini bilen hatipler de vardı. AP gurup başkanvekilleri Oğuz Aygün, Ali Naili Erdem, CHP’den Ali Topuz, 80 sonrasında ise, DYP’de Nevzat Ercan, Köksal Toptan öne çıkan isimler oldular. Son yıllarda ise kuşkusuz CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici bütçe müzakerelerinin tartışmasız yıldızıdır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinden beri bu süreç artık böyle işlemiyor. Hazine yok, DPT yok, bakanlıkların, kurumların çok etkisi kalmadı. Tasarı Cumhurbaşkanlığında hazırlanıyor meclis adeta noter tasdiki yapıyor. Reddedilirse öyle hükümet falan düşmüyor, zaten güvenoyu müessesesi de yok. Peki ne oluyor derseniz Cumhurbaşkanı bir önceki yılın ödenek kalemlerini enflasyon oranında artırıp onaylıyor, alın size bütçe.
Bütçeler hükümetlerin bir yıllık icraatlarının harcama yetkisini belirler demiştik. Peki, ödenekler bir yıl dolmadan biterse ne olacak? Öncelikle eskiden başka kalemlerden ödenek aktarmasını bakanlar kurulu yapabilirdi ama şimdi bakanlar kurulu yok, sanırım yetki Cumhurbaşkanının. Peki, aktarılacak başka yerde de ödenek yoksa ne olacak? İşte o zaman ek bütçe çıkarılabilir. Ek bütçelere genellikle, savaş ve seferberlik hali, dünyayı saran olağanüstü krizler ve Allah göstermesin çok büyük afetlerde gerek duyulabilirdi. Bu hallerin hiçbiri yoksa ek bütçeye neden gerek duyulur? İşte bu tam da ekonomik alandaki beceriksizliğin itirafı anlamına gelir. Daha altı ay bile dolmadan ek bütçe talep etmek başka nasıl izah edilebilir ki?
Ekonomistler bütçeleri analiz ederken borç stoklarına, GSYH’ya olan oranlara, kaynak ve harcama dengelerine, PSBR dediğimiz kamu kesimi borçlanma gereği büyüklüğüne diğer bazı makroekonomik göstergelere bakarlar. Ben bugüne kadar uygulamada yani işin hep mikro tarafında bulunduğum için makro analizleri bir tarafa bırakıp meclise sunulan bütçe teklifinin pratikteki yönüne bakacağım.
Öncelikle hemen şunu ifade etmeliyim ki, bu bütçe ekonomiyi iyileştirecek bir tedavi bütçesi değildir. Pansuman tedbirlerinden bile yoksundur. İster yüksek enflasyon, ister hayat pahalılığı olarak adlandırın, bu asıl soruna çare üretecek tedbirler de yoktur. Dar gelirlinin sırtındaki yükü hafifletecek tedbirler yoktur. Dar gelirlinin sırtındaki en ağır yük olan gıda enflasyonunu düşürecek, tarımsal üretime destek, çiftçinin ve taşımanın mazotu üstündeki vergi yükünü indirecek, ilaç ve gübredeki fahiş artışları önleyecek hükümler de yoktur.
Ne vardır?
Kur korumalı mevduata ödenek vardır. Hesapsız, kitapsız harcamaları ve fiyat artışlarını telafi için milletin sırtına yüklenen ek vergiler vardır. Hasta katılım paylarının artırılması vardır. Evet! Memur ve emekli aylıklarının enflasyon altında erimesine karşılık nispi bir artış öngörüsü varsa da yeterli midir? Onu da göreceğiz. Ayrıca artan enflasyon karşısında hiçbir geçerliliği kalmayan gelir vergisi dilimlerinin ilk dilimleri yükseltilip araları açılmadıkça memura ve asgari ücretliye verilen farklar da vergi olarak geri alınacaktır. Ayrıntılar netleştikçe varlar ve yoklar daha da belirginleşecektir. Ancak ilk bakışta görünen ek bütçenin, hiçbir öngörüsü tutmayan 2022 bütçesinin açığını kapatma ve yasal dayanağı olmayan KKM’ın Hazinece karşılanması öngörülen kısmına yasal kılıf hazırlama bütçesi olduğudur.
Allah dar gelirlinin, çiftçinin, köylünün, işsizin yardımcısı olsun.
Kalın sağlıcakla…