Birkaç haftadır, merkez sağdaki gelişmeleri yazıyorum. Oldukça da ilgi çekiyor. Özellikle de AKP’den bıkmış, CHP’ye ısınamamış İYİ Partiyi ise hiç benimsememiş tarafsız sade vatandaşlar bu gelişmelere umut bağlıyorlar. Tam merkez sağda hareketlenme başlamış, merkez sağ yeniden umut haline gelmişken, bu kez bir CHP’linin sarayda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gizli bir görüşme yaptığı iddiası gündeme bomba gibi düştü. Ortalık da bir anda karıştı. Kim bilir, belki de istenen buydu. Tam da Yasemin Yalçın’ın komedi dizisi gibi: İnce ince Yasemince.
CHP’de ne olup bittiği doğrusu beni hiç ilgilendirmez. CHP’nin iç dinamikleri, parti içi çekişmeleri, hizipleri konusunda da bilgi ve fikir sahibi değilim. Ancak, Türkiye’nin ana muhalefet partisine, siyasetin emniyet sibopuna bir operasyon yapıldığı izlenimi ortaya çıkmışsa işte o zaman sadece CHP’liler değil bizler de dikkat kesilmek zorundayız.
Önce habere bakalım, haber mi diye, sonra kaynağına bakalım güvenilir mi diye. Bana göre bu bir haber değil düzmece bir yazıdır. Zaten sayın cumhurbaşkanı, makamını da ortaya koyarak bunu yalanlıyor. Bana göre haberi yazanın da kaynağının da gazetecilik yönünden sicilleri bozuktur. Neden mi? Her ikisi de asparagas haber ustasıdır, provokatif haberleri çok severler.
Henüz 27 Mayıs darbesinin tesiri geçmeden 1965 seçimlerinde %53 oy alarak halkın teveccühünü kazanan ve tek başına iktidar olan Demirel ailesine alçakça iftirayı atan şahıs işte bu haberin de müellifidir. Hayatı bol baldır, bacak resimleriyle bezeli bulvar gazetelerini yönetmekle geçmiş, yarı çıplak kadın resimlerinin aralarına serpiştirdiği yalan haberlerle halkı kandıracağını sanmıştır. Ya diğeri? Yani kaynağının da ondan farkı yoktur. Gezi olayları sırasında “ağır silahlı provokasyon amaçlı 150 kişi olduğunu biliyorum” diyen odur. CHP’yi karıştıran Atatürk resmi indirme haberini üreten de odur. Bu haberden dolayı Aylin Nazlı Aka’ya tazminat ödemeye mahkum olmuştur. Kısacası her ikisinin de sicili bozuktur.
Hadi diyelim ki; haberi yazan sazanlık yaptı. Haberi teyit edemedikleri için kullanmayan tutarlı meslektaşlarının aksine atlatma haber yakalamış olmanın heyecanıyla gözü kapalı atladı haberin üstüne. Peki ya diğeri? Amacı neydi? Arkasında kim vardı? Kimler böyle bir kumpas kurmaya kalktılar? İnce midir, kalın mıdır bilmem ama tumturaklı bir tezgah olduğu aşikardır.
Birileri oyunu kuruyor, sayın İnce de tezgaha geliyor, sayın kılıçdaroğlu adına CHP içinde bir çete tarafından tezgahlandığını ileri sürüyor. Aslında bana göre kendisi başka bir tezgahın sazanı oluyor farkında değil. Kılıçdaroğlu İnce karşısında hiçbir dönem bugün olduğu kadar güçlü olmamıştı. Seçim kaybetme zaaflarına rağmen İnce’yi alt etmeyi başaran Kılıçdaroğlu, İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi illeri geri almış, yerel seçimlerin galibi olarak İnce’den niye korksun ki? Partisinin ve kendinin bu kadar güçlendiği bir dönemde niye böyle bir tezgah kurdursun ki?
Evet bir tezgahın olduğu aşikar. Belki sayın Cumhurbaşkanının ilgisi olmayabilir ama AKP içinde flamingo mu, leylek mi, pelikan mı bilmem ama bir gurup cins kuşların bu işte parmağı olduğunu düşünüyorum. Farkında değiller ama kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar, reislerine zarar veriyorlar. Bu sonuca nereden ulaştığıma gelince, orası ayan beyan görülüyor.
Öncelikle şuna bakalım. Muharrem İnce’nin bir milyona yakın insan topladığı mitingleri görmeyip, ekranlarında yer vermeyen TRT dahil bütün yandaş kanallar ne sebeple iki saate yakın canlı yayında ekranlarını açtılar? Nedeni belli, İnce tam da istedikleri gibi CHP’yi karıştıracak sözler söyledi. Peki o da mı tezgahın parçası? Orasını bilmem ama şurası kesin ki; İnce’nin hırsı aklının önüne geçmiş. Varsa yoksa CHP genel başkanlığı.
Bir de sıkılmadan CHP’li olan var CHP’de bulunan var diye bir ayırım getiriyor. CHP’lilik ölçüsünü kim koyuyor? Kastettiği kişiler kim? İlhan Kesici, Bülent Kuşoğlu, Abdüllatif Şener, Mehmet Bekaroğlu, Mansur Yavaş, Mehmet Haberal, Turan Tayan ve Hatta İmamoğlu, Muhittin Böcek gibi merkez sağ ve milliyetçi, muhafazakar kökenden veya ailelerden gelen isimler. Celal Bayar, Fethi Okyar ve onlar gibi mutedil demokratlar, liberaller bu partinin kurucu iradesi içinde yok muydu? Adnan Menderes’i Türk siyasetine rahmetli Atatürk armağan etmedi mi? Refik Koraltan, Fuat Köprülü, Hikmet Bayur ve daha birçokları CHP’nin mebusları değil miydiler? İsmet Paşa’dan sonra yörüngesi değişen CHP’yi yeniden aslına döndürmeye çalışmak kötü müdür? Bu isimler olmasa CHP bu oyu alabilir miydi? İstanbul’u, Ankara’yı, Antalya’yı, Adana’yı geri alabilir miydi?
Bana göre İnce dar ve sığ siyaset yapıyor, Machievelli gibi hedefe ulaşmak için her yolu mubah görüyor. Tezgaha geliyor. Milyonları yüz üstü bırakıp seçim gecesi aniden kaybolan İnce o gece nerede olduğunu inandırıcı bir şekilde izah etmeden siyasette başa güreşmesin yoksa sonu hüsran olur. Dediğim gibi CHP’nin iç işleri beni hiç ilgilendirmez ama işin içinde siyaseti dizayn etmeye yönelik tezgah varsa bu beni ilgilendirir.
Tezgah ne midir?
Bana göre su yüzünde olandan çok daha derin tezgah vardır. Cins kuşların hedefi bana göre CHP’nin içini karıştırarak İnce’yi CHP’den koparmak ve DSP’nin başına monte etmektir. Böylelikle İnceyle merkez solu Cem Uzan’la da merkez sağı ve mutedil milliyetçileri kontrol ederek iktidarlarını koruyabilmektir. Ancak kazın ayağı öyle değildir. Takke düşmüş kel görünmüştür. AKP artık merkez sağa hükmedemeyecektir.
Türk milletinin sağ duyusu ve feraseti bu tezgahları bozabilecek güçtedir. Şimdi hedef her partiye dağılmış demokratların asli yuvalarına dönerek merkez sağda kurgulanmış değil millete dayalı gerçek bir yapıyı oluşturmaktır.
Kalın sağlıcakla…