Yeni Asır gazetesinin gerçek manada Ege’nin ve Egelinin sesi olduğu günlerde her il için ayrı bir ek çıkarma uygulaması başlatmıştı. Sevgili dostum Ali Filizkan da benden Manisa eki için köşe yazısı yazmamı istemişti. Hiç unutmam “Kemalpaşa Kirazı” başlıklı bir yazı yazmış ve Salihli’nin, Turgutlu’nun, Demirci’nin muhteşem kirazlarının pazarda bu ad ile satıldığını söylemiştim. Manisa’nın kendi değerlerine sahip çıkamadığından söz etmiş odaları, borsaları, yetkilileri göreve davet etmiştim. Çok şükür artık kendi kirazımız Salihli Kirazı adıyla satılıyor ve de aranıyor, Kemalpaşa kirazından da daha fazla prim yapıyor. Ne yazık ki, Manisa’nın, Alaşehir’in, Sarıgöl’ün çekirdeksiz üzümü ise hala İzmir üzümü diye geçiyor.
Geçtiğimiz hafta Manisa Ticaret Borsamız, “Manisa’nın Geleceği Sultani Çekirdeksiz Üzümü ve Coğrafi İşaretle Güçlendirilmesi “ konulu bir çalıştay düzenledi. Artık Manisa değerlerine sahip çıkıyor, çıkmaya da devam etmeli. Aslında tüm dünyada Manisa’mızın çekirdeksiz kuru üzümü sultanas olarak biliniyor. Biz sultani diyoruz, bu isim şehzadeler şehri Manisa’da yaşayan sultanlardan geliyor. Ta o zamanlarda sultanlara layık anlamında Cenevizli tacirler koymuş bu ismi. 1800’li yılların sonlarında 1900’lerin başlarında İzmir’den sevkiyat yapan İngiliz tekelleri de bu ismi kullanmış. Sonrasında TARİŞ sahip çıkmış, o yüzden dünyada böyle biliniyor.
Hafta sonunda ise Ankara Ticaret Odası ev sahipliğinde coğrafi işaretler zirvesi ve fuarı vardı. Türkiye’nin dört bir yanından coğrafi işaret almış ürünler sergilendi ve zirvede tartışıldı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın konuşması değerlerimizi korumak adına bizlere de yol gösteriyor. Sayın Yavaş, Beypazarı Belediye Başkanı olduğu dönemde Beypazarı Kurusu için coğrafi işaret tescili aldıklarını ve üretim miktarının günlük 100 kilodan 5 tona çıktığını anlattı. Beypazarı'nda bilinen bu ürünün tescil sayesinde tüm yurtta bilinir hale geldiğini kaydeden Yavaş, "İlçemizin üretimine, istihdamına, turizmine nasıl katkı sağlayabiliriz dedik ve kollarımızı sıvadık. Ürünlerimizi, lezzetlerimizi ekonomiye kazandırabilmek için gece gündüz çalıştık. Bizler yeni bir değer oluşturmadık, var olan değerlerimizi tanıttık" dedi.
Manisa’mızda da birçok değerimiz var. Manisa kebabımızın tescili var mıdır bilmiyorum ama yoksa mutlaka tescillenmelidir. Böylelikle Manisa dışında az sayıda mekanda menülere girmiş olan bu lezzetimiz dejenere olmaktan kurtarılır özgün lezzetine kavuşturulabilir. Keşkek Anadolu’nun her yerinde yapılır, hatta bazı yunan adalarında ve Gökçeada’mızın Rum asılı vatandaşları tarafından Azize Meryem yortusunda toplu olarak ikram edilir ama hiçbir yerde Demirci’de yapıldığı gibi yapılmaz. Demirci keşkeği yapmak başlı başına bir sanattır adeta, maharet ve özen ister. Keza Demirci kebabı da başka hiçbir yerde yapılmaz. Çok konuşuldu ama her iki ürün için coğrafi işaret tescili henüz yapılmadı. Akhisar köftesi ya da yerel ismiyle muhacir köftesi ülke genelinde zincir restoranlar kuran firmamız tarafından tanıtıldı ama kimse bu ürünün adının Akhisar köftesi olduğunu bilmiyor. Mutlaka tescillenmesi gerekir. Keza Salihli odun köftesi sadece oraya ve yakın çevresine mahsus. Alaşehir kapamasını başka yerde yiyemezsiniz. Bu ürünlerin de mutlaka tescillenmesi gerekir.
Sadece yiyecek içecek değil elbette. Demirci yıllarca Isparta’yla birlikte Türkiye’nin halı üretim merkezi olma vasfını korudu. Bugün de cami halısında dünya lideri ama tek bir tescilli deseni yok.
Manisa bezi Mübeccel Kafkaslı ablamızın gayretleriyle yeniden hayat buldu ama yeterince tanınmıyor. Bugün Şile bezini, Buldan bezini herkes biliyor ve beldelerine katma değer sağlıyor. Benim çocukluğumda Manisa’da el tezgahlarında bez dokunur, sokaklar tezgahların çıkardığı seslerle adeta senfonik bir armoniyle çınlardı. Bugün dünyada yeni trend boyalarla, aprelerle, kimyasallarla bozulmamış ham bezle üretilmiş beyaz yazlık giysiler kullanmak. İtalyanlar, Fransızlar bunları markalaştırmışlar yüzlerce avro fiyatlarla vitrine çıkarıyorlar ve alıcı da buluyorlar. Avrupa’nın Akdeniz sahilleri, Yunan adaları ve hatta bizim sahil kasabalarımızda bile bu zincir mağazalar mevcut. Mısır pamuğundan üretiliyor ve pamuk diyarı Ege sahillerinde alıcı bekliyor.
Çok değil daha 40-45 yıl öncesi ünlü küratörümüz Zühal Yorgancıoğlu, el dokuması pamuklu bezlerle harikalar yaratırdı. Ucuz fakat albenili giysilerle Şile bezi, Buldan bezi modası yaratmıştı. Şimdilerde artık Zühal Hanım gibi tasarımcılar fazla yetişmiyor, var olanlar da kolaya kaçıyorlar, ticari düşünüyorlar. Manisa bezini tescillesek, tezgahları çoğaltsak, idealist genç tasarımcılar yetiştirsek, genç girişimcilerin önünü açsak, kendi markamızı yaratsak fena mı olur. Hem belki böylelikle çiftçimizin, köylümüzün üretiminden vaz geçtiği pamuğu Manisa’da yeniden canlandırırız
Üniversitemiz var, başarılı oda ve borsa, esnaf odaları, ziraat odaları yöneticilerimiz var, güçlü sivil toplum kuruluşlarımız var, genç beyinlerimiz, girişimci gençlerimiz var. Sanayimiz, tarımımız, kültürel ve tarihi mirasımız, doğal zenginliklerimiz var. Kısacası yağ var, un var, şeker var, helvayı karacak insan kaynağımız da var. Öyleyse sıvayın kolları, nasıl ki; Manisa’yı Avrupa’nın en iyi yatırım yeri yapmayı başarabildik, bunları da başarabiliriz. Değerlerimize sahip çıkalım, onları yaşatalım, geliştirelim, tanıtalım, ilimize katma değer sağlayalım.
Uzunca bir tatil sonrası bugün sizlerle yeniden buluştuk. Tatilde gündemden biraz uzak düşmüştük ama cep telefonlarına düşen basın bültenleri sayesinde iki etkinlikten haberdar olduk ve bugünkü yazımızın ilham kaynağı oldu. Daha güzel bir Manisa için herkese görev düşüyor. Kalın sağlıcakla…