Haftalardır 31 Mart seçimlerine ilişkin yazıyorum. Elbette yazacağım gündem o çünkü. Sağ olsunlar acemi siyasetçiler de bol, bol malzeme veriyorlar. Sahadan edindiğimiz bilgileri de sizlerle paylaşıyor, gözlemlerimi aktarıyorum. Ancak çok önemli konular da bu arada kaynayıp gidiyor. Örneği çok ama A.B.D’nin Golan tepelerini İsrail toprağı olarak tanıması işin tuzu biberi oldu.
Yeni nesiller Golan tepeleri hadisesini bilmezler, hatta bana ne de diyebilirler ama Türkiye için asıl beka sorununun başlangıcı olduğunu göz ardı edemeyiz. Bu A.B.D’nin BM kararlarını hiçe sayarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesi ve büyükelçiliğini oraya taşımasından sonraki ikinci hukuk tanımaz kararıdır. Peki biz ne yaptık? Estik gürledik, bağırdık, çığırdık sonra kuzu, kuzu oturduk. Ardından da ikinci hamle Golan tepeleri kararı geldi. Yani sen istediğin kadar bağır, çığır, seni takmam ben bildiğimi okurum denildi.
Merhum Demirel dış politika kabadayılıkla, bağırıp çığırmakla yönetilmez, akılla, diplomasi ile yönetilir; kabadayılık yaparsan bir kenara yazılır gün gelir faturası ödettirilir derdi. Öyle de oldu. Bugün A.B.D’nin Golan tepelerini İsrail toprağı olarak kabul etmesinin ardında yatan neden iktidarın yanlış Ortadoğu ve Suriye politikalarıdır. Maalesef Türkiye Suriye’de A.B.D dayatmalarına mahkum olmuş, bölgedeki inisiyatifini kaybetmiştir.
Amerika’nın bize dostluğundan şüphe ediyoruz. Her alanda bizi arkadan vuruyor. Suriye’de beka sorunu olarak gördüğümüz PYD/ PKK’lılara verdiği silah ve destekle de altımızı oyuyor. Türkiye’yi terörist gruplara tercih ediyor. Verilen hiçbir sözünü de yerine getirmiyor. Türkiye’yi de her konuda oyalıyor. İşine gelmediği konularda Türkiye’nin sert çıkışlarını ciddiye almıyor. Neden? Çünkü arkası boş, iç politikaya yönelik çıkışlar olduğunu biliyor, kolunu kaptırmışsın bir kere.
Sevgili dostum Cihangir Başeğmez, Suriye sorununun başladığı günlerde güzel bir analiz yapmıştı. Başeğmez, Suriye’ye müdahale neticesinde Esad’ın otoritesinin ortadan kalkacağını ve Golan tepelerindeki su kaynaklarının İsrail tarafından garanti altına alınacağını söylüyordu. Ayrıca Suriye’nin Lübnan üzerindeki etkisinin de kalkacağını İran ve Rusya’nın da etkilerinin sarsılacağını da anlatıyordu. Bir başka deyişle Amerika’nın Esat’ı vurması meşruiyetini tartışılır hale getirecek, İsrail’in Golan tepelerindeki işgalinin meşrulaştırılmasına zemin yaratacaktı.
Amerika Esat’ı ortadan kaldıramasa bile bugün planını gerçekleştirdi. Golan Tepelerinin İsrail toprağı olduğuna karar verdi. Arap ülkelerinden çıt yok. Türkiye Dış İşleri Bakanı ağzından kınamayla yetindi, bazı AB ülkelerinden de cılız itirazlar yükseldi. İşin bu noktaya gelmesinin sebebi ne derseniz, oraya da geleceğim ama önce Golan Tepelerinin önemine değinelim.
Sayın Başeğmez su kaynaklarından söz etmiş, ama geçen 12 yıl zarfında orada zengin petrol kaynaklarının ortaya çıktığı da söyleniyor. Su İsrail için hayat demektir, daracık alanda susuz topraklarda muazzam tarım yapıyorlar. Şimdi de petrol zengini olup Ortadoğu’ya daha fazla kafa tutar hale gelecekler. Dahası, asıl hedef Golan tepeleri üzerinden Kuzey Irak ve Suriye PYD/YPG bölgesine koridor açarak birleştirmek. İşte asıl tehlike ve Türkiye için gerçek beka sorunu budur. Müsebbipleri ise beka, beka diyerek milleti kandırmaya çalışanlardır. Milletin gözünü korkutarak, kendi kusurlarını örtüp asıl tehlikenin algılanmasına engel olanlardır.
Şimdi herkesin aklına şu soru geliyor. Suriye ile vizeleri kaldırmışken, kardeşim Esat diyerek sarmaş dolaş olmuşken, Bayan Esat ile Dolmabahçe senin, Topkapı benim diyerek turistik gezmeler düzenlenirken birden ne oldu da düşman kardeşler oluverdik? Ben söyleyeyim. A.B.D’nin sinsice eyleme soktuğu Esat’ın otoritesini ortadan kaldırarak İsrail’in önünü açma projesinin birden bire figüranı oluverdik de ondan. Bilerek ya da bilmeyerek İsrail’e hizmet etmiş, İsrail muhiplerinin ekmeğine yağ sürmüş olmadık mı?
İncirlik’i Suriye’yi vurması için açtık. Barzani’nin peşmergelerine sınırlarımızı açıp geçit verdik. ÖSO’ya, muhalif güçlere yardım ettik, silah ve mühimmat gönderdik. Sonuçta ne kazandık? Beka sorunumuzu mu çözdük? Amerika sözünü mü tuttu? Sınırlarımızdan PYD/PKK belasını mı def ettik? Bayırbucak Türkmenleri, Suriyeli Türkmenler, özgürlüğe, refaha, huzura mı kavuştu? Sıfıra sıfır elde var sıfır. Sadece Amerika Golan tepelerinin İsrail toprağı olduğunu onayladı, nur topu gibi yeni bir sorunumuz doğdu. Dahası benim halkım yoksulluk çekerken 4 buçuk milyon Suriyeliyi besliyoruz.
Biliyorum İsrail muhipleri kimler? Diyeceksiniz. Doğrusu ben de bilmiyorum, ama bir bilene sorun derim. Kimlere mi? İsrail ile ticaret hacmini üç katına çıkaranlara, yerli tohumu yasaklayıp İsrail’in zürriyetsiz tohumlarına çiftçimizi muhtaç edenlere, Yahudi cesaret madalyası taşıyanlara, özür dilendi deyip Mavi Marmara olayının üstünü örtenlere, özelleştirme adı altında milli varlıklarımızı İsrail ve Yahudi sermayesine satanlara, arazi satanlara ve daha benim aklıma gelmeyen başkalarına sorun derim.
Ha!.. Şunu da söyleyeyim. Ben öyle ırkçı, dinci, antiseminist, fanatik Yahudi düşmanı, Amerika düşmanı falan değilim. Gerçek bir demokratım, özgürlükçüyüm, Cumhuriyetçiyim. Herkesin dini, inancı, mezhebi, kültürü, etnisitesi kendinedir, inançlarına, kültürüne saygı duyarım, insanlığına bakarım. Ancak, içerde ya da dışarda olsun, ister örgüt, ister devlet olsun. Benim milli çıkarlarıma, güvenliğime, huzuruma, refahıma, ekonomime, yurdumun çevresindeki ülkelerde huzur ve barışa halel getirecek bir hadise oldu mu karşılarına dikilirim.
Peki ya cemaatler, vakıflar, tarikatlar, ağızlarını açtılar mı Siyonist tehlikeden söz etmeden duramayanlar, tabi en önemlisi de bunlara inanan, kanan benim saf, temiz, mütedeyyin vatandaşlarım, sizin hiç söyleyecek sözünüz yok mudur? Elbette vardır, olmalıdır. Üç gün sonra sandık önünüze gelecektir. Sözünüzü orada söyleyeceksiniz. 52 yıl sonra Golan tepelerini sözde İsrail toprağı olarak tanıyan Trump’a hatalarıyla çanak tutan iktidara ve müttefikine oy vermeyi düşünüyorsanız iki kere düşüneceksiniz. Önce vicdanınızın sesini dinleyeceksiniz. Bu vatan ne zorluklarla kurtarıldı onu düşüneceksiniz. Sonra kararınızı vereceksiniz. Benden hatırlatması.
Kalın sağlıcakla…